Hababam Sınıfı Müptelâları Bilir;
Serinin Hababam Sınıfı Tatilde bölümünde kızlar, erkeklerin kurduğu müsilli hoşaf tuzağını, İnek Şaban'ın uyarıları sâyesinde farkedip, şanzımanı dağıtmaktan son anda kurtarır. Varsın İnek Şaban ben olayım!
Sergen Hocam, senin ve Beşiktaş'ın en kritik döneminde, sakatların ve hastaların çokluğundan kadro kurmakta zorlandığın bir süreçte, ideal bir 11 yakalamıştın.
Bu 11'in ve oynattığın sistemin en temel özellikleri, 4-2-3-1 dizilişini önde basarak, çok paslaşarak oynaman; özellikle merkezdeki üçlünün baş rolde olduğu bir hücum ve savunma planının varlığıydı. Bununla birlikte mecburi sol açık Larin de Aboubakar'ın rakip stoperi sırtlayıp götürdüğü alanlara sarkarak ikinci santrfor rolüne bürünüp, son pas seçeneğini arttırıyordu. Gelinen son noktada kazanılan liderlikle birlikte, özellikle son üç maçta oyunsal anlamda büyük bir ivme kaybı söz konusu. Bırakalım şakşakçılığı başkaları yapsın. Biz kazanırken uyarılarımızı yapalım ki müsilli hoşaf, takımın motorunu bozmasın!
Sergen Hocam, zora düştüğün anda sarılmak zorunda kaldığın Rıdvan ve Montero'lu savunma hattını, kazanmaya başladıktan sonra bir kenara atıp, eski bildiğini okumaya başladın. Oysa ki Ghezzal'in de, Aboubakar'ın da etkili oyunlarının baş müsebbiplerinden biri, rakip oyunu sıkıştırdığında, savunmandan çıkan akılcı topardı. Son üç maçtır bu toplar çıkmıyor; çıkamıyor. Zira Vida, Welington ve N'sakala birleştiğinde, bırakın 3. bölgeye akıllı toplar gitmesini, beklere bile şut kıvamında, kontrol edilmesi güç paslar veriliyor. Bu da oyunun kurulma aşamasındaki en büyük handikap olarak göze çarpıyor.
Transfer edildiği günden bu yana hiç vazgeçmeden 10 numara rolünde kullandığın Mensah, inatla hiçbir şey oynamıyor. Bu rolde oynayan oyuncunun yapması gerekenler futbolu bilen herkesin mâlumu: Oyunun kurulma aşamasında orta sahaya yanaşır, sorumluluk alır, adam eksiltir, pas verir, son noktada üçüncü bölgeye sızarak gol arar. Mensah bunların hiçbirini yapmıyor. Beşiktaş'ın en iyi oynadığı Başakşehir, Fenerbahçe ve Kasımpaşa maçlarında bile durum aynıydı... Hâla ısrar ediyorsun...
Güven Yalçın adında bir oyuncuya sahibiz. Keşke menajeri benim de menajerim olsa!
Basında her hafta antremanların yıldızı olarak yazılıyor. Her hafta Almanya'dan 3, Fransa'dan 5 milyon Eurolarla teklifler geliyor(!) Saha içi mi? Saha içinde bu oyuncumuza ulaşılamıyor. Kenarda Atakan ve proje transferi Hasic beklerken, bu oyuncu her maç hiçbir şey yapmadan sahada kalıyor. Enteresan!
Bütün bu yanlış tercihler, takımın oyun sistemini de olumsuz etkiliyor. 100. yıldaki gibi bol natifli bir kadro ve oturmuş bir sistem olsa, bu türlü rotasyonlar belki su kaldırır. Ancak bu kıtlıkta, bu kadar imkânsızlığın içinde bulunan doğru oyunda ve 11'de ısrarcı olmak gerekirdi. Yalçın ısrar etmek yerine, ilk fırsatta "kendi adamları" ile bildiğini okumaya başladı. Gelinen noktada, defanstan akıllı top çıkmayınca, 10 numaran yokları oynayınca, Atiba ister istemez hücum bölgesine kayıyor. Bu da dönen toplarda ribaundların rakip kontraatağına dönüşmesine yol açıyor.
Velhâsıl-ı kelâm, Erzurum maçı bıçak sırtı giderken Ömer'in penaltısı imdâda yetişti. Sivas maçında Hakan kendini attırdı. Kayseri maçında Ömer'in penaltısının aynısı yaptırıldı ve teker dönmeye devam etti. Sergen Yalçın, Başakşehir maçında bulduğu doğru sistem ve doğru 11'e acilen dönmezse, bir başka deyişle müsilli hoşafı içmekte ısrar ederse motor bozulacak; benden söylemesi.
Hocam sakın hoşaf içme!
Darılırım vallaaa...
Lidere selâm, sonu şampiyonluk olsun!
Sevgiyle...
