


Ünal Karaman 2018 yılında “Futbolcu tatilini futbolcu gibi yapmalı, Alkol almamalı, sigara içmemeli, Adam kampa hamile kadın gibi 10 kilo almış geliyor” demiş...
Ve devam etmiş; Yerli oyuncular da mantalite yok.. Bir tek yerli oyuncu kısmı olmamış Ünal Hoca’nın. Zira ne yabancılar biliyoruz maçlar oynanırken bile şişenin dibine vuran! Yoksa sonuna kadar haklı.
Lakin mevzumuz orası değil Mevzu ilk paragraf...
Bilgisizlik ve ona dayalı cehalet?! Bir de bakalım Mustafa Reşit Akçay ne demiş; “Barcelona bütçesinin yüzde 9’unu altyapıya ayırıyor. Siz ayırmıyorsunuz. Sonra çıkıp bu ülkenin çocuğuna iyi eğitim vermeden, iyi eğitilmiş çocuklarla rekabete sokuyorsunuz Bunun neresi adil?” Mustafa Reşit ve Ünal Hoca’nın dediklerinde iki ayrı unsur farklı mantıkta birleşerek öne çıkıyor... Tabii benim kavlince...
Birinde ekmek yediği kaba ihanet eden, Parayı bulduktan sonra işini ciddiye almayan futbolcu tipi;
Diğerinde yeterli eğitim almadığı halde futbolcu olup parayı bulan çeşit! Aslında ikincisi birincisi... Biri ‘Yerli çocuklara niye zaman ve nakit ayırmıyorsunuz?’ diyor. Diğeri de böyle olduğu halde parayı buluyor. Ama niye ihanet ediyorsunuz diyor... Şimdi anladınız mı? Ben haftalardır niye avaz avaz bağırıyorum. Bütün dünya kırım kırım kırılırken mikroptan. Aç biilaç Sen 7 yıldızlı villanda ve bolluk içinde kendine bakmayıp korona oluyorsun.
Maçlar Başlayacak Hala Karantinadasın
Evet sana söylüyorum futbolcu kısmı. Bu vurdum duymazlık ve ekmek yediğin kaba saygısızlıktır... Mustafa Reşit hoca gibi düşünen yüzlerce futbol adamına hançerdir... Şimdi çıkarsınız sahaya ilk maçta sakatlandım. Eleştirenlere de Yeterli zaman yoktu hazırlanmaya dersiniz... Ama bütün bu pervasız hayat sürerken, Pandemi nedeniyle ekonomik sıkıntılar çeken kulüplerin indirim talebine kayıtsız kalıp umursamaz davranırsınız.... İşte bu yüzden Mustafa Reşit Hoca’nın haklılığının, Zaman içinde evrilip Ünal Hoca’nın saptamalarına yenik düşmesi. Ciddi ve büyük paradoks… İçinden çıkılmaz bir girdaptır... Ve bunlardan kurtulup düze çıkmanın tek yolu Aileden gelen çocukluğa işlemiş terbiye, Disiplin Ve iş ahlâkıdır... Yoksa hepimize geçmiş olsun!
PATLICAN DEYİP GEÇMEYİN
Patlıcan yaz sebzesidir aslında... Lakin artık kışın da satılmakta. Kırmızı domates, yeşil elma, Mor patlıcan... Manav tezgahlarının olmazsa olmazlarıdır... Çok yönlü bir sebzedir. Patlıcan musakkadan tutun da patlıcan oturtmaya kadar yemeği yapılır... Patlıcan böreği bile var hani... Karnıyarık? Yarıyorsun karnını patlıcanın içine kıyma soğan hafif domates, Ohhh! Misss... Zeytinyağlı ve kıymasız olanına da imambayıldı diyorlar... Say say bitmez… Reçeli bile, Hatta dalkavuğu bile var.... Velhasılı, Bir gün padişah; “Söyle aşçıbaşına bana patlıcan olan yemek yapmasın, yeter” demiş... Padişahın dalkavuğu hemen patlıcanı yerden yere vurmuş. “Bu kadar kötü sebze görmedim. Tadı iğrençtir” vs sıralamaya başlamış... Aradan zaman geçmiş, Padişahın canı çekmiş, “Söyle aşçıbaşına güzel bir patlıcan yemeği yapsın bana” diye buyurmuş... Dalkavuk hemen atılmış... “Patlıcan sebzelerin şahıdır, Patlıcansız yemek düşünülemez” diye konuşmaya başlayınca, Padişahın tepesi atmış... “Sen ne biçim adamsın be” demiş, “Daha bir hafta evvel patlıcanı yerden yere vuruyordun Şimdi göklere çıkarıyorsun” Dalkavuk başını öne eğip “Padişahım ben patlıcanın değil Sizin dalkavuğunuzum” demiş.
Kıssadan Hisse
Her devrin adamıdırlar dalkavuklar. Zamanları geçmez, tükenmezler...
Sosyal medyada inanılmaz türediler, Sahte isimle, Garip bir linkle Bir sene evvel göklere çıkardığı yöneticiyi kulüp başkanını Bir sene sonra yerden yere vuruyorlar, Ya da tam tersi. Güç sevici, orta şeritçi mahluklar... Yani Bu patlıcan hikayesi onlara gelsin.
Akşam