İletişimciler her ne kadar ‘algı gerçektir’ şeklinde bir aforizma üretseler de, benim gibiler algının birilerinin gerçekleri eğip bükerek, arzu ettikleri yalanları, ‘düşünmeden inanan’ kitleye gerçekmiş gibi sunma oyunu olduğunu bilir.
Gerçek Ağır Bir Vebaldir;
Bilirsin fakat susarsın, her şey gözlerinin ve yüreğinin önünde olup biterken vicdanın yaşıyorsa, susmak da bir yere kadar der, avaz avaz bağırmaya başlarsın. Bu esnada etrafındakiler senin feryadından bile korkarak kafalarını sokabilecekleri ilk buldukları yere gömerler. Bu da bir yere kadar sürer…
Toplum uzun süre bu halde yaşayamaz, yaşayan toplumlar hem içeriden hem de dışarıdan çürür…
Ve Sait Faik’in dediği gibi bir noktadan sonra ‘kalemi yontar ve konuşturmaya başlar’
TAŞRADA HAYAT FARKLI AKAR
Dostlarım biliyor İstanbul’u terk edip uzak bir taşra kentine yerleşeli 14 ay oldu.
Hayat burada daha duru ve sakin .
Yaz boyu yurt içi ve yurt dışından dostlarımızı misafir edip hasret giderdik.
Bizden önce gelip bize gönlünü açan dostlarımızın ev sahipliğinde hiç yabancılık çekmedik.
Bu dostlarımızın bazıları başta Beşiktaş, Fenerbahçe Galatasaray gibi kulüplerde önemli görevlerde bulunmuş kişilerdi.
Güneş ve mehtaba karşı yaptığımız sohbetlerde kamuoyuna yansıyan bilgilerin çoğunun gerçeği yansıtmadığını bazılarının da eksik bilindiğini öğrenme fırsatımız oldu.
Başta spor siyaset olmak üzere her alanda algı gerçeği esir almış durumda.
Şu sıralar Beşiktaş sürekli gündemde, bu nedenle ben de eskiden bu yana Beşiktaş ile ilgili olayların tam merkezinde olan dostlardan dinlediğim ve bugünleri de ilgilendiren anekdotlardan bir kısmını paylaşayım isterseniz.
Hadi o zaman …
BURAK YILMAZ OLAYI
‘’Burak Yılmaz Beşiktaşlı bir aileden ve kendisi de öyle. Bir Beşiktaş GS maçında ceza sahası içerisinde kendini yere bırakması Beşiktaş taraftarının bir kısmı tarafından affedilmez bir olay olarak lanse edilmeye devam ediyor.
Hâlbuki Beşiktaş Galatasaray maçlarında ismi önemli değil, o dönemde Beşiktaş ceza sahasında kendini yere bırakan kim olursa olsun hakemler penaltı çalıyorlardı.
Kendi özel hayatlarında her türlü etik dışı, hatta hukuk dışı davranışları yapanlar, dürüstlüğü de Fair Play'i de eksiksiz olarak başkalarından bekliyor esas ahlaksızlık budur.
Futbol gibi bir olayda bazı kulüpler için olağan davranış haline gelmiş bir olay için ömür boyu bir kişi suçlanamaz ayrıca Burak Beşiktaş’ta oynarken düşürmeye çalıştılarsa bile ayakta kaldı.
O dönem taraftar arasındaki bazı ‘İstemezük’cüler yüzünden Burak Yılmaz’ı zamanında kadroya dahil edemememiz Beşiktaş’ın en az bir şampiyonluğuna mani oldu.
Ne oldu elinize ne geçti tatmin oldunuz mu?
VE ABOUBAKAR
Şimdi aynı taraftar aynı kitle. Burak Yılmaz gelmesin diyenler. Şampiyonluğa giderken yönetim hatası nedeniyle eksik ve yanlış yapılan bir sözleşme nedeniyle son 9 maç takımı yalnız bırakan ve neredeyse şampiyonluğa neden olacak Aboubakar için ‘aman çabuk gel, geç kalma erken gel ’diye ninni söylüyor.
Nerde Tutarlılık?
GORDON MİLNE ‘DEN ŞENOL GÜNEŞ ‘E
‘Gordon Milne işi bilen bir teknik direktördü. Beşiktaş’ın Türkiye’de başarılı olmasını yeterli görüp Avrupa’da başarı ve Avrupa ile rekabet gibi hiçbir derdi tasası olmadı. Bu nedenle Beşiktaş onun zamanında genellikle Avrupa’da ilk turlarda elenip Edirne’den geri geldi.
Gordon Milne’ye efsane diyenler Beşiktaş tarihinin ve de Türk futbol tarihinin en önemli başarılarının altına imza atmış uzun yıllar egale edilemeyecek rekorları Beşiktaş tarihine yazdırmış Şenol Güneş’e Trabzonlu diyerek veya farklı şekilde dil uzatıyor.
Efsane olarak kabul ettikleri ki öyledir;
Gordon Milne Beşiktaş Köyiçi’nde mi doğmuştur.
ŞENOL GÜNEŞ FARKI
Bir ara sohbet esnasında şu minvalde bir soru sordum ; ‘takım planlaması yaparken sadece kendi takımının eksiklerine göre değil, kiminle nerede nasıl yarışacağına göre o mevkilerde rakiplerinde kimler var, bunun da analiz edilerek buna göre takım yapılması daha doğru olmaz mı? Dediğimde…
‘Şenol Güneş bize tam da böyle bir analizle geldi.
Sadece Fb ve Gs ‘ı değil ligi analiz etmişti ve bu bizim karar almamızı kolaylaştırmıştı ‘ dedi.
‘Ayrıca Şenol Güneş başka teknik direktörler gibi transfer para pul işlerine girmez; eksikleri tespit eder, tanımlar ve natifler sunar, kararı yönetime bırakırdı. ‘
‘Kendine ait bir futbol felsefesi var;
İzleyenlerin keyif aldığı bir oyunla kazanmayı önemser ve bunda ısrar eder, eğitimci olması öğretene kadar tekrar yapmaktan bıkmasının önüne geçer’
Son olarak ‘Şenol Güneş Beşiktaş’ı bırakmadı…
Bıraktırıldı ‘
Her çalıştığı kulübe Milyonlarca Euro para kazandıran Şenol Güneş Beşiktaş’ın kasasına transferler ve Avrupa başarıları ile 100 milyon €’dan fazla para girmesine vesile olmuştur.
TÜRKİYEDE HERŞEY GİBİ FUTBOL VE KULUPLERİ DE BATTI
‘Tüm kulüpler borç batağında mevcut gelirleri ile ne borçları ödeyebilir ne de transfer yapabilirler. ‘Kamu bankaları eliyle kendilerine bir can suyu verildi. Bu borçların geri ödenmesi başladığında yeni sıkıntılar baş gösterecek.
İktidar sadece para vermedi her kulübe istediği adamlarını da verdi.
Bu bir nevi kayyumluk gibi bir şey…
Şampiyon olan ve Avrupa’da ilerleyen takım finansal olarak diğerlerinin çok önüne geçmektedir.
Önemli olan bu paranın nasıl harcandığıdır.
FUTBOLUN ARKA BAHÇESİ
Medyanın ve mensuplarının ‘sözde’ kaldığı bir dönemde, sözde değil özde bir gazeteci belgeleriyle kulüplerin nasıl soyulduğunu anlatan bir kitap yazdı.
Futbolla ilgili çok kitap okudum çoğu yabancı yazarlara aitti.
Atilla Türker’in Kitabı
‘Declan Hill’in ŞİKE; organize suçlar ‘
Kitabından daha önemli, çünkü bizi anlatıyor…
Bu kitap sonrası futbolda hiçbir şey eskisi gibi olmamalıydı.
Kitaptaki belgelerin çoğu da Fikret Orman dönemine ait ve bu dönem Beşiktaş’ın nasıl soyulduğunu gözler önüne seriyor.
Her seçim dönemi öncesi ortaya çıkan ve üç beş bilete fit olan sözde muhalif kongre üyeleri bu dönemi sorgulamak bir yana hala sosyal medyada ve etrafta Fikret Orman güzellemesi yapmaya devam ediyor.
Burak Yılmaz’ı istemeyen de kulübün soyulmasına göz yuman ses etmeyen de aynı kitle…
Kime ne anlatıyorsun…
Sevgili Atilla; Eğer bu kitabı medeni bir ülkede yayınlamış olsaydın Declan Hill’den daha popüler bir yazar olmuştun çoktan…
Maalesef meslektaşlarının bile bu kitaptan haberi yok belki var; iki kelime etmeye yüreği yok…
Üzülme; Onlar zaten ne penaltıya penaltı ne ofsayt bile diyemiyor…
Kalın sağlıcakla…
Şimdilik benden bu kadar…