Dünyanın her sektöründen NEO LİBERALLER, Küresel Sermaye tetikçileri, bankalarıyla, holdingleriyle, para fonlarıyla çöreklenmiş durumdadırlar ülkemiz topraklarına. Topraklarına derken sadece arsaya dönüşmüşlerini değil, tarla olanlarını da, altında maden, su ve petrol içerenleriyle, ormanlarıyla tümünü kastediyorum. Tüm bu toprakların; yasalar olanak sağladıkça, mülkiyetini, işletme hakkını ele geçirmeye ve buradan elde edecekleri kar paylarını Küresel Sermayelerine aktarmayı düşünen Neo-conlar ebetteki bunları gerçekleştirmek için, yani altın aramak için, enerji üretmek için, maden çıkarmak için arsa üretmek için, imar planı düzenlemek için elbette ki yerli işbirlikçilere ihtiyaç duyarlar. Çünkü bürokratik engellerin aşılması, Küresel soyguna uygun yasalar yapılması için yerli işbirlikçiler bulunması onlar için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Küresel Sermayenin, başka bir deyimle emperyalist güçlerin ihtiyaç duyacağı yerli işbirlikçilerin rezerv kaynağı ise o ülkenin siyasetidir, Siyaset dışından buldukları veya eğittikleri savunuculara ve işbirlikçilere ülkenin partilerinde görev aldırarak, ülke oligarşisi içinde söz sahibi konuma kavuştururlar ve her birini Sn. Bakan, Sn. Vekil, Sn. Başkan, Sn. Müsteşar gibi, Sn. Büyüğümüz yaparlar.
Bu aşama bittikten sonra onlarla çok yıldızlı otellerinde, gökyüzüne yakın rezidanslarında, yatlarında ve katlarında toplanıp kafa yorarlar, planlar yaparlar ve yasa taslakları hazırlarlar. Darbe yaptırıp, iç savaş çıkartırlar gerekirse. Mevcut siyasal partileri istedikleri dümen suyuna sokamazlar ise yönetim kadrolarını değiştirirler yeni programlar dikte ettirip, oda yetmez ise yenilerini kurdururlar. Velhasıl, Karl Marks ‘ın dediği gibi gölgesini satamayacağı ağaçları kesmekte tereddüt etmezler.
Güney Doğu kentlerimiz başta olmak üzere, turizm bölgelerimiz ve metropollerimizde yabancıya satılacak toprak ve taşınmazların üzerindeki tahdit sınırlamasının genişletilmesi bu yüzdendir, 1580 sayılı belediye yasasının yerine 3030 sayılı yasanın getirilmesi bu yüzdendir, Bütünşehir yasasının çıkarılması, şehirlerin köy statüsüne sokularak jandarma denetimine bırakılmasının gerekçesi de yine bu Küresel soyguna bürokratik destek vermek içindir. Belediyelerde hizmet alımı adı altında devreye soktukları taşeron modeli de yine aynı amaçla planlanmıştır.
Gökyüzüne yükselen her gökdelen, kentin bağrına saplanan her rezidans ve AVM Küresel Sermayenin zafer anıtları ve rant tapınakları olarak dikilmektedir yoksul ülkemin topraklarında.Finans kapital güçleri ve Rockfeller ‘in kan emici, yoksul halkların alın teriyle beslenen vampirleri ülkemin topraklarına pençelerini geçirmiş durumdadırlar. Endüstrileşme, globalleşme uluslararası iş birliği ve teşvik adı altında değişik argümanlar kullanarak, bankalarımızı, sanayi tesislerimizi, üretim rekoltelerimizi, futbolumuzu, eğitimimizi ve ulaşım ile haberleşme ağlarımızı yerli işbirlikçileri kanalıyla çözüm ortağı olarak ve teknolojik destek transferi adı altında ele geçirmeyi sürdürmektedirler.
Tarih boyunca semavi dinlerin neredeyse tümüne ev sahipliği yapması nedeniyle siyasi, askeri ve ticari olduğu kadar ruhani bir önemede sahip olan ülkemizde maalesef din de bu Küresel soyguna lojistik destek sağlayan bir unsur haline getirilmiştir. Geçmişte tarihi ipek yolu üzerinde bulunan, bugünde petrol ve doğal gaz yollarının kavşak noktasını en kolay kontrol edebilecek konuma sahip bir coğrafya olan Mezopotamya’da 30 yıl önce başlattığımız GAP projesinin, günümüze dek bitirilmemesinin nedeni de yine bu emperyalist güçlerin komşu coğrafyalar için yaptığı kendi çıkarlarını öne çıkaran Küresel planların zamanımıza uyumlu revizyonu olan politikalar değil midir?
Sayın okurlarım.Sizlere MERHABA diyerek, kent teorileri olarak başladığım bu yazı dizisinin 1. bölümünü bu gün sizlerle paylaşmış oldum. Birlikte daha çok şey paylaşacağız ve hayatın her alanındaki, yaşamımızın her sürecindeki olaylara, gelişmelere ve soygunlara, entrikalara hep tarihi ve bilimsel materyalist metotla bakarak birlikte inceleyerek teşhis koymaya devam edeceğiz, işbirlikçi hainleri birlikte teşhir edeceğiz.
Kalın sağlıcakla....
