Beşiktaş’a Kıymayın Efendiler

İstanbul çevre konseyi genel sekreteri Ali İzzet Oral yazdı
Haberin yayılanma tarihi:19 Kasım 2014, Çarşamba

Yazı dizimin özellikle  3. bölümüne gösterilen ilgi ve başka sitelerde  ve İstanbul dışı yayın organlarında  yer verilmesi bana şunu gösterdi ki, BEŞİKTAŞ yalnızca İstanbul’un bir İlçesi değil, Türkiye’nin  ilgi odağı bir yerleşim bölgesidir. Bundan  çıkardığım sonuç şudur ki, Küresel Sermayenin, Haramilerin ilgilendiği kadar, BEŞİKTAŞ’la  ülkemiz  halkıda  ilgilenmektedir. Sermaye çevreleri nasıl ki kendi çıkarlarını koruma ve kollama peşindeyse, İlçe halkı ve orta sınıf ile, sol toplumsal güçlerde yaşam alanlarını korumak, kollamak durumundalar.
             
Üç yılı aşkın bir süredir Beşiktaş’taki kötü ve yağmacı zihniyetle  her platformda mücadelemi sürdürürken, bunun kişisel hesaplaşmalara dayanmadığını, parti geleneklerime ve Beşiktaşlılık duruşuna olan bağlılığımdan kaynaklandığını, Belediyenin Sermaye çevrelerinin arka bahçesi durumundan çıkarılarak, Beşiktaş halkının hizmet organı haline dönüşmesi için yapılan bir mücadele olduğunu ve ideolojik temeli  bulunduğunu ve sınıf  mücadelesi boyutları bulunduğunu defalarca yazmış ve söylemiştim, hiç bir yere aday falanda olmayarak bunu kanıtlamıştım. 

Her söylemimin ve yazdıklarımın  bedelini ödemeye hazır olduğumu, disiplin kurullarından, hukuksal hesap vermeye kadar her riski göze aldığımı, İsmet İnönü’nün  ''Namuslular da namussuzlar  kadar  cesur ve yürekli olmak gerekir''  söylemini  ilke olarak  benimsediğimi  gerek parti toplantılarında, gerek sosyal medyada, parti yönetim ve yöneticilerine bilgi ve belgelerle anlatmış ve dile getirmiş olmanın iç huzuruyla, Beşiktaş Halkında  ve siyaset çevrelerinde karşılığını bulan ve parti örgütümde takdir ve teşvik gören eylemliliğimi  sürdürmeye yeni dönemde de devam ediyorum ve Beşiktaş Belediyesi taki BEŞİKTAŞ Halkına layık bir yönetime kavuşana kadar bu tespit ve teşhir tavrımı sürdüreceğim.

Hepinizin bildiği  ve gözlemlediği gibi, Ülkemiz tüm yeni sömürge tipi ülkelerin yaşadığı bir küresel işgal ve çevrelemenin etki alanına girmiş durumdadır. Bu işgalden  yer altı kaynaklarımızın, tarımımızın etkilendiği kadar  kentlerimizde etkilenmekte ve nasibini almaktadır. Ülkemizde kentlerimiz denince, önce metropollerimiz ve hemen de İstanbul akla  gelmektedir. Sömürge ülkelerin  inşaat sektörü, tipik mimari karakterleri  ve mühendislik hizmetleriyle  tüketim toplumu yaratmaya en büyük katkıyı sunmaktadır. İstanbul’a bu bakış  açısıyla göz attığımızda  dere yataklarına yapılan rezidans ve otelleri, çok katlı hastaneleri  ve Küresel Sermayenin tapınakları olan AVM’leri görebilmekteyiz. Ormanların katliamını, kent çevresi köylerin imara açıldığını ve kentin orta yerindeki konutların ticari alanlara dönüştürülerek kentin hançerlendiğini izleyebilmekteyiz, örnek mi  dersiniz alın size Beyoğlu’nda Demirören, Taşkışla’da Gök kafes, Zeytinburnu’nda 30 katlı binalar, Basın ekspres yolunda rezidans ve oteller, Moda burnunda Taş Yapının Hilton oteli, Maslak’ta Doğuş Power Center, Zekeriyaköy’de Siyah Kalem’in orman yağması villaları, bu örnekler ilk aklıma gelenleri, daha onlarca  sayabilmek mümkün. Bu tespiti yapmaktaki amacım, bana yapılan sen yalnız Beşiktaş’ı görüyorsun  halbuki tüm İstanbul yağmalanıyor. Diğer ilçeleri görmüyorsun eleştirisine yanıt vermek içindi ve olaya ideolojik bir perspektifle baktığımı, ilçe ayrımı yapmak gibi bir kategoride bulunmadığımı daha da ötesi, herkes kapısının önünü temizlesin, benim kapım BEŞİKTAŞ demek içindi.

 Kamu  arazilerinin  özel sektöre devri ve sonra azami imar artırımı ve belediyelerin göz yumması ile yapılan yağma ve bu işlemden  rant kapma. Bu formül  genelde Tüm İstanbul’da uygulanıyor. Beşiktaş’taki en çarpıcı örneği ise Zorlu Center. Gelin bir rant hesabı yapalım. Karayollarından  Zorlu’ya aktarılan bu kamu arsası, 237 bin m2 inşaat yapılması gerekirken 628 bin  m2 yaptırılınca, 391 bin m2 fazladan bir alana sahip oluyor. m2 si 15 bin dolardan satılınca da 4,716 milyar dolar rant oluşuyor. Bunu kim sağlıyor? Beşiktaş Belediyesinin kot alma sihirbazları sağlıyor. Bunu sağlayan ve göz yuman kadronun buraya Belediye Meclisindeki işbirlikçilerinin kararıyla iskan vermesi de bence  AKP ve CHP ortak suçu sayılır ve organize kent suçudur. En çarpıcı yağma örneği olduğu için buradan başladım.

Şimdi gelelim aynı yağmacı mantığın başka neler yaptığının ve yapacağının diğer örneklerine. Yazımı  fazla uzatmamak için, satırbaşları ve kısa anlatımlarla değineceğim.

  --1730 yılında yapılan ve tarihi 93 Harbi Şehitleri Mezarlığının  yerinde  bu gün  Anıtlar Kurulunun koruma kararına rağmen 3  blok halinde Maçka Rezidans yükseliyor, buda  AKP -CHP  suç ortaklığının 2. örneği.

  --Ulus’ta Ermeni  Mezarlığının kemiklerin bile hafriyata katılıp kaldırıldığı 45 dönüm araziye kurulu Ermeni mezarlığının yerinde yükselen  20 bloklu 210 daireli site. Buda AKP-CHP  suç ortaklığının bir başka örneği

 --Ulus’ta 463 ada 4 parselde 2 dönüm  kamu malı park  arazisinin m2 si 10 bin dolarken 8900 TL’ye satılıp belediyenin 90 milyon zarara uğratılıp, satıştan sonra imara artırımı yapılarak  müteahhitte rant hizmeti verilmesi, bu kent suçu değil midir?

 --Levazım Mahallesi Zincirlikuyu’da 45  katlı, çift kule ve 288 konut yapılmaya başlanılan ve 25 bin m2 ye oturan Çiftçiler  Towers   inşaatının  yeşil alanın  üzerine yaptırılması, bu kent suçu da AKP  ve  CHP’nin ortak  günahı  değil midir?

-- Ortaköy Lo  Atus sitesine  Belediye arsası bila bedel peşkeş çekildi ve kanalizasyon geçecek diye Meclis kararı alındı. Belediye zarara uğratılmış oldu.

 --Saray inşaat  isimli  Taşeron firmaya  çalıştırdığı işçi başına ödenen paralar, işçilere % 25 eksik olarak verildi ve bu 7 yıl sürdü, işçilerin ücreti  taşeron ve belediye işbirliğiyle gasp edildi, bu emek suçu değil midir,  bu suç ortağı firmayla ilişkiler halen sürmektedir.

 -- Ulus, Savoy sitesinde 30 konut fazladan yaptırıldı ve Belediye Başkanının buradan aldığı 2 dairenin ödeme kaynağı ve şekli halen ispatlanamadığı gibi , soruşturma yeniden başlatıldı , halen sürüyor.

 -- Mülkiye müfettişleri tarafından el konulan, 6 hayali firmaya kestirilen  faturalar ve mal alınmış, hizmet yapılmış gibi gösterilerek ödenen paralar yakınlarda  sizce Belediyenin başına bela olmayacak mıdır?

 -- Eski  Özel Kalem Müdürünün ve Danışman olarak Belediyede görevlendirilen şahısların, Belediye maaşıyla korkunç boyutlara ulaşan servetleri de  yarınlarda sorun yaratmayacak mıdır?

             
 Yukarıda ki satırlarda bir kısmını sıraladığım şaibeler, ilk kez benim tarafımdan kaleme alınmış değildir, bir çok yayın organında ve internet sitelerinde halen bulunulabilen belgelerdir.

  Sayın Okurlar... Beşiktaş’a kıymayın efendiler, derken sadece son dönemlerde işlenen kent suçlarından  ve  işbaşındaki istismarcı işgalci yönetimden ve  bunları  başımıza bela eden hizipçi, işbirlikçilerden dolayı söylemiyorum. İlçemiz üzerinde yapılan  geleceğe ait rant planlarını da göz önünde bulundurarak ve iştahı kabaran unsurların KENTSEL  DÖNÜŞÜM  maskesi  takmış, politik saldırılarından  dolayı söylüyorum. Ayrıca önümüzdeki dönemler için finans kapital güçlerinin şimdiden mülkiyetlerini süratli bir biçimde arttırdıklarını gözlemleyerek ve Beşiktaş Belediye Başkanının  her türlü medyayı kullanarak  Beşiktaş  halkında  ''deprem  geliyor''  algısı yaratarak İBB ‘nin  tellallığını  yaptığını  ibretle  izleyerek  söylüyorum. Konsolos  Konsolos  gezerek  Beşiktaş’ı  pazarladığını gözlemleyerek  yazıyorum.

KENTSEL DÖNÜŞÜM kavramı ilk bakışta tarafsızmış gibi gözüken ve iyileştirme içeren bir kavram gibi  gözüküyor, fakat  bu güne kadarki  uygulamalarına  baktığımızda, hep  yoksuldan alıp  zengine  veren  bir  oligarşik  mekanizma  olduğu  gün gibi  ortada. KENTSEL DÖNÜŞÜM’ün İstanbul da en son uygulanacağı yer BEŞİKTAŞ’dır. Neden derseniz , gerek yapılaşma olarak gerekse zemin etüdü açısından iki mahallesinin, Dereboyu  yapılanmasının  dışında  risk  taşımamaktadır. Beşiktaş  sakinini  deprem  olgusuyla  tedirgin ederek yerinden etmeye veya mekanına ortak olmaya kalkışma kurnazlığının adıdır KENTSEL DÖNÜŞÜM.

Çarşı içindeki esnafıyla, onun  müşterisi öğrencisi, emeklisi, dar gelirlisinin birlikte  soludukları ÇARŞI ruhunun pasifize edilmesi için, Gezi  duruşundan sonra yeniden pişirilen  sosyolojik deformasyonun adıdır. KENTSEL DÖNÜŞÜM, kapısının önünde arabası olanla 7,8 nüfusa bakmak zorunda olanın , Kurban Bayramında kurban kesenle, onun dağıttığı eti yiyenin aynı mahallede birlikte yaşadığı, bu insanların 1 Mayıs‘ta kol kola girerek alanlara birlikte çıktığı,10 Kasımlarda  el ele Atatürk’e saygı zinciri oluşturdukları, tribünlerde aynı meşalenin kokusunu soluduğu, otoriteye teslim olmayı reddeden  asi ruhun dağıtılmasının , asimile edilmesinin, böylelikle de  siyasi profilinin de  değiştirilmesinin  tuzağıdır.

 KENTSEL DÖNÜŞÜM, ekonomik olduğu kadar, sosyolojik olarakda  Egemen Güçlerin, Beşiktaş’ı teslim alma  stratejilerinin bir parçasıdır KENTSEL DÖNÜŞÜM. 
                
 Şehire ve  kültüre yalnızca bir mühendis,müteahhit ve finansör gibi bakmanın şehir kültürüne yapılacak en büyük saygısızlık olduğu  düşüncesindeyim. Şehri yalnızca kendisinden rant çıkartılacak, çıkar sağlanacak bir nesne olarak gören ve şehirleri sadece parası olan insanlar için donatan çevrelerin elinden kurtarmak zorundayız. 

Allah Beşiktaş’ı, Beşiktaşlıyı KENTSEL DÖNÜŞÜM’ün kazma ve kepçe darbelerinden ve haramilerin yağmasından korusun.  

Kalın  Sağlıcakla…..

YorumlarHiç Yorum Yapılmamış.     'İLK YORUMU SEN YAP'

Adınız Soyadınız:

E-Postanız:

Yorumunuz:

10 + 8 = ?

 




En Son Haberler
AnketTümü
Yeni Sitemizi Beğendiniz mi?
 
haber yazılımı: buki